NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُسَدَّدٌ
وَوَهْبُ
بْنُ بَيَانٍ
وَأَحْمَدُ
بْنُ عَمْرِو
بْنِ
السَّرْحِ
وَعَمْرُو
بْنُ عُثْمَانَ
قَالُوا
حَدَّثَنَا
سُفْيَانُ
عَنْ
الزُّهْرِيِّ
عَنْ سَهْلِ
بْنِ سَعْدٍ
قَالَ
مُسَدَّدٌ
قَالَ
شَهِدْتُ
الْمُتَلَاعِنَيْنِ
عَلَى عَهْدِ
رَسُولِ
اللَّهِ صَلَّى
اللَّهُ عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
وَأَنَا
ابْنُ خَمْسَ
عَشْرَةَ
فَفَرَّقَ
بَيْنَهُمَا
رَسُولُ اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ حِينَ
تَلَاعَنَا
وَتَمَّ
حَدِيثُ
مُسَدَّدٍ
وَقَالَ
الْآخَرُونَ
إِنَّهُ
شَهِدَ النَّبِيَّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
فَرَّقَ
بَيْنَ الْمُتَلَاعِنَيْنِ
فَقَالَ
الرَّجُلُ كَذَبْتُ
عَلَيْهَا
يَا رَسُولَ
اللَّهِ إِنْ
أَمْسَكْتُهَا
لَمْ يَقُلْ
بَعْضُهُمْ عَلَيْهَا
قَالَ أَبُو
دَاوُد لَمْ
يُتَابِعْ
ابْنَ
عُيَيْنَةَ
أَحَدٌ عَلَى
أَنَّهُ
فَرَّقَ
بَيْنَ
الْمُتَلَاعِنَيْنِ
Sehl îbn Sa'd'dan;
demiştir ki:
"Ben Rasülullah
(s.a.v.) zamanında liân yapan bir karı-kocayı (liân yaparlarken) gördüm. Ben o
zaman onbeş yaşımda idim. (Karı-koca liân yaptıktan) sonra (Rasûl-i Ekrem
onları) birbirinden ayırdı."
(Bu hadîsi Ebû Davud'a
nakleden dört ayrı râvfden biri olan) Müsedded'in rivayeti (burada) sona erdi.
(Vehb b. Beyân,
İbnûs-Sehr ve Amr b. Osman ismindeki) öbür râvîler (ise bu hadisi naklederken
şunları da söylediler):
"Sehl b. Sa'd, Nebi
(s.a.v.)'in liân yapan eşleri birbirinden ayırdığına şâhid oldu: (Liân
yapan)-erkek (liândan sonra)
"Yâ Rasûlallah!
Eğer ben bu kadını (nikâhım altında) tutacak olursam, onun hakkında yalan
söylemiş olurum" dedi."
Ebu Davud dedi ki: Ravilerden
bazısı ...... kelimesini zikretmedi.
Ebû Davûd dedi ki: (Bu
hadîsi naklederken) hiçbir râvı, İbn Uyeyne'ye uyarak (onun şeyhi olan
Zühri'den) "Nebi sallâllahu aleyhi ve sellem'in, liân yapan eşleri
birbirinden ayırdığını rivayet etmemiştir.
İzah:
Beyhakî,
es-Sünenü'l-kübra, VII, 401.
Musannif Ebû Davud'un
bu hadîsin sonuna ilâve ettiği talık Rasul-ı Ekrem in lıandan sonra, han yapan
karıkocayı biribirinden ayırmadığını ifâde etmektedir. Bu ise, İiân yapan eşlerin
nikâhlarının devam ettiği anlamına geldiği gibi, onların nikâhlarının fesh
edildiği veya aralarında bir baîn talâk vâki' olduğu, dolayısıyla hâkimin
hândan sonra onları ayırmak için ayrı bir karar vermesine lüzum kalmadığı
anlamına da gelir. Her ne kadar Musannif Ebû Dâvud hadîsin sonuna ilâve ettiği
ta'likte "Hiçbir râvî, İbn Uyeyne'ye uyarak, (onun şeyhi olan Zührî'den)
Nebi (s.a.v.)m iiân yapan eşleri biribirinden ayırdığını rivayet
etmemiştir" demişse de, aslında bu hadîsi İbn Uyeyne'ye uyarak onun şeyhi
Zührî'den rivayet eden başka bir râvî yok değildir. Meselâ ez-Zubeydî de ibn
Uyeyne'ye uyarak bu hadisin sonuna, "Rasûl-i Ekrem'in Hândan sonra eşleri
biribirinden ayırıp "bunlar bir daha ebedîyyen birleşmezler"
buyurdu" ziyadesini eklemiştir.[bk. Dârekutnî, Sünen, III, 275.]
Musannif Ebû Davud'un
kendisine erişen hadîslere bakarak bu sözü söylemiş olması mümkündür. Biz
ulemânın bu. hadîsle ilgili görüşlerini 2245 numaralı hadîsin ve onu ta'kib
eden 2246-2250 numaralı hadîslerin şerhinde açıklamış bulunmaktayız.